Innate ve Enate arasındaki fark
Bunlar anlam bakımından birbirine benzeyen iki benzer sondaj kelimesi.
Innate doğuştan veya doğal anlamına gelir. Doğal nitelik ya da yetenek, doğduğunuzdan değil, öğrendiklerinizden değil. Doğal bir nitelik, bir insan ya da hayvan doğduğundan beri varolur. Örnekler aşağıdadır:
- Sue'nin çocuklara taptığı kız kardeşlerinin aksine, Sue'nun bir doğuştan ailesi yetiştirme arzusu yoktur. (Sue, diğer kadınlardan farklı olarak, çocuk arzusu ile doğmaz.)
- Jean doğal olarak utangaçken, kızkardeşi karşılaştığı herkesi cezbetme yeteneğine sahip doğuştan sahiptir. (Jean'in kızkardeşi, herkesi cezbetmek için doğal doğuştan gelen bir kabiliyete sahiptir.)
- Köpeklerin ustalarına bağlı doğuştan duygusu vardır. (Köpekler sadakat duygusuyla doğarlar.)
- Doğanın doğuşu piyano talenti, altı yaşından önce karmaşık parçaları çalmasına yardım etti. (Sarah'nın doğuştan piyano yeteneği, küçük yaştan itibaren karmaşık parçaları çalmasına yardımcı oldu.)
- doğuştan genetik kusurların bir sonucu olan kalp rahatsızlığından mustaripti. (Kalpteki kusurlarla doğmuştu.)
- Liderlik doğuştan nitelik taşır veya yücelik isteyen kişilere öğretilebilir mi? (Liderlik nitelikli olanı doğar mı, yoksa öğretilebilir mi?)
- Penguenler birlikte yaşamak için doğuştan eğilimle doğarlar. (Penguenler birlikte yaşamak için doğal ve içgüdüsel bir eğilimle doğarlar.)
- Zulüm ve ihanet, teröristlerin davranışlarında doğuştan görünmektedir. (Teröristler, zulüm ve ihanet özellikleriyle doğmuş gibi görünmektedir.)
- Bazı insanlar doğuştan gelen doğuştan sürücüye sahipken diğerleri hayatlarıyla hiçbir şey yapmadan mutludurlar. (Bazıları başarılı olmak için doğal bir dürtü sahibidir, diğerleri ise hayatlarıyla hiçbir şey yapmadan mutlu olurlar.)
- Her uyanış anı, doğuştan gelen bilgi arzusunu tatmin etmek için harcanmaktadır. (Bilgi için doğuştan bir susuzluk yaşıyor.)
- Mahatma Gandhi, doğuştan alçakgönüllü ve basit bir karakter geçiriyordu. (Mahatma Gandhi doğasında tiksinti ve karakter sadeliği vardı.)
- Paul'un en etkileyici kalitesi, doğuştan iyiliği idi. (Paul'un en büyük özelliği kendi doğal iyiliğidir.)
Öte yandan, "enate", bir akrabası anlamına gelen bir isimdir; bu ilişki, yalnızca ailenin kadın üyeleri vasıtasıyla izlenir. Mesela büyük annesi, annesinin annesinin annesiyse bir varlıktır!
Enate aynı zamanda ailenin dişi bağlantıları veya anne tarafından biriyle bağlantılı olduğu anlamına gelir.
Bazı örnekler:
- Benim enate Teyze, doğum günüm için muhteşem bir inci kolye verdi. (Annemin kız kardeşi bana doğum günüm için muhteşem bir inci kolye verdi.)
- Sheila adlı enate kuzenini çok beğeniyor. (Annesinin kızkardeşinin kızı Sheila'yı çok sever.)
- John Sheila'nın enate kuzeni. (John'un annesi ve Sheila'nın annesi kızkardeştir.)
- Hindistan'da mirası yalnızca enate kadın üyelere devredilen bir kabilesi vardır. (Hindistan'da mirası yalnızca annenin yanından bayan üyelere devredilen bir kabilesi var.)
- enate dedesi kızını emlak alanını kızına bıraktı. (Annemin babası mülkünü kızına bıraktı.)
- Elli iki enate kuzenlerim var. (Elli iki kuzenim annemin kardeşlerinin çocuklarıdır.)
- Harry'nin enate büyükbabası elli yıl önce İtalya'dan göç etti. (Harry'nin annesinin babası elli yıl önce İtalya'dan göç etti.)
- Enate akrabaları genellikle agnate olanlardan daha yakınlardı. (Annenin yanındaki akrabalar genellikle babanın yanındakinden daha yakındır.)
- Annem tek bir çocuk olduğundan beri enate kuzenlerim yok. (Annem tek çocuklu olduğu için ailenin yanında kuzenlerim yok.)
- Maria'nın teyzesi ona bir servet bıraktı. (Maria'nın annesinin kızkardeşi ona bir servet bıraktı.)