Locke ve Hobbes Arasındaki Fark

Anonim

John Locke ve Thomas Hobbes, sosyal hukuk teorisyenleri ve doğal hukuk teorisyenleri olarak biliniyorlardı. Bununla birlikte, ikisi de doğanın çeşitli kanunlarında yer alan duruşlar ve sonuçlar açısından tamamen farklıdır. Thomas Hobbes, Malmesbury'den İngilizce bir filozofdu. Ünlüsü "Leviathan" adlı kitabı Batı siyasi felsefesinin temelini attığı zaman ünlü oldu. Hobbes birçok alanda tanınmış; Egemenlik için mutlakiyetçiliğin şampiyonu oldu, fakat etiğin, geometrinin, gaz fiziği, teoloji ve hatta siyaset bilimi gibi diğer pek çok konuyu büyük oranda katkıda bulundu.

John Locke, diğer taraftan, liberalizmin babası haline geldi. En etkili Aydınlanma düşünürlerinden biriydi ve mükemmel bir İngilizce filozof ve doktor olduğunu kanıtladı. Ek olarak, İngiltere'deki ilk birkaç ampiristten biriydi. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ne klasik cumhuriyetçilik ve liberal teoriye odaklanarak büyük katkıda bulundu. John Locke Londra'daki prestijli bir kurum olan Westminster School'da eğitimini aldı. Oradaki çalışmaları bittikten sonra Oxford'daki Christ Church'e kabul edildi. Bununla birlikte, üniversitenin lisansından memnun değildi; Rene Descartes'ın eserlerine daha çok girdi. Ayrıca tıpta tanıtıldı ve Oxford'da tıp alanında lisans derecesi elde etti.

Thomas Hobbes'un eğitimi farklıydı. Westport Kilisesi'nde dört yaşındayken okudu. Daha sonra, Malmesbury Okulu'na girdi ve hatta Robert Latimer tarafından yönetilen özel bir okula katılma şansını elde etti. Onun skolastik kayıtları etkileyiciydi, bu nedenle eğitimini Oxford'daki Hertford College'a yakından bağlı olan Magdalen Hall'da sürdürdü. Hobbes, akademik öğrenimle pek ilgilenmedi, bu nedenle kendi müfredatına karar verdi. 1608 yılına kadar lisans eğitimini almayı başardı.

Her iki şahsın da farklı konularda farklı duruşları vardı. Bir örnek insan doğası meselesidir. Locke'a göre, adam doğası gereği sosyal bir hayvan. Hobbes aksine düşünüyor. O insanı sosyal bir hayvan olarak görmez; bir toplumun var olmayacağını düşünüyor.

Doğanın durumu söz konusu olduğunda, Locke o devletin insanların sözlerine gerçek olduklarına ve yükümlülüklerini yerine getirmeye inandıklarına inanıyordu. Amerikan sınırını ve Soldania'yı doğadaki bireylere örnek olarak kullandı; barış ve mülkiyet haklarının uyumlu bir şekilde varolabileceğini gösterdiler. Bazı yer ve zamanlarda şiddetli çatışmaların ortaya çıkmasına rağmen çoğunlukla barışçıl bir biçimde çözülebilirler.Hobbes, diğer yandan, kısa bir açıklama yaparak doğa statüsündeki duruşunu mükemmel bir şekilde açıkladı; şiddetli bir ölüm korkusu ve korkusu taşımayan hiçbir toplumun bulunmadığını söyledi; böyle bir durumda insanın hayatı fakir, vahşi, kısa ve pis olurdu.

Ayrıca, sosyal sözleşmeye ilişkin tutum, Locke ve Hobbes'un felsefelerinde farklıdır. Locke, yaşam hakkımıza sahip olduğumuza ve mülkümüzün adil ve tarafsız bir şekilde korunmasına hakkımız olduğuna inanıyordu. Toplumsal sözleşmeyi ihlal etmek, vatandaşlarıyla savaş halindedir. Tam tersine Hobbes, söylenenleri yaparsanız güvende olduğunuza inanıyordu. Sosyal sözleşmeyi ihlâl etmeyeceksin, çünkü isyan etme hakkına sahip değilsin.

Özet:

1. Locke ve Hobbes hem sosyal sözleşme teorisyenleri hem de doğal hukuk teorisyenleri idi.

2. İki filozofun eğitim geçmişleri farklıydı. Hobbes, Malmesbury'den ünlü bir İngiliz filozofdu. Öte yandan Locke, Oxford Üniversitesi'nden bilinen bir doktordu.

3. İnsan doğasıyla ilgili olarak - Locke'a göre bu adam toplumsal bir hayvandır. Hobbes'a göre, insan sosyal bir hayvan değildir.

4. Doğanın durumu ile ilgili olarak - Locke'a göre, adam yükümlülükleri ve sözleri için geçerlidir. Hobbes'a göre, sürekli korku ve tehlike altında olan bir toplumda bir erkeğin hayatı fakir ve acımasız olurdu.

5. Toplumsal sözleşme ile ilgili olarak - Locke'a göre, insan yaşam hakkı ve adil ve tarafsız koruma demektir. Hobbes'a göre, eğer adam söylenenleri yaparsa, güvende olur.